5.16.2016

 

 

Gerçekten işe yarıyor! Fizik kurallarını altüst eden “Yakıtsız çalışan motor” birçok laboratuvar tarafından kanıtlanmıştır. Ancak araştırmacılar tam olarak nasıl çalıştığından emin değiller.

Fizikçiler, EmDrive olarak adlandırılan bu motorun çalışma prensibinin elbette fizik kuralları çerçevesinde açıklanabileceğinden eminler. Ancak tam olarak nasıl çalıştığını hala açıklayamadılar.

EmDrive denilen yakıt gerektirmeyen ‘imkansız’ motor ile sadece 10 haftada Mars’a astronot taşımak mümkün olabilecek. Nasıl ya da neden çalıştığını kimse tam olarak açıklayamasa da, çalıştığı kanıtlanmıştır. Motor teknolojisinde bir devrim sayılan EmDrive, kapalı bir bölmede mikrodalgalar tarafından itme oluşturuyor ve sadece güneş enerjisine ihtiyaç duyuyor.

Bilim adamları, motoru “Fizik kurallarına meydan okuyan motor” olarak adlandırıyorlar ve gelecekteki uzay araçları için bir motor seçeneği olabileceğini belirtiyorlar.

Şimdi, bilim adamları motorun nasıl çalıştığını açıklayan bir teori geliştirmeye başladılar. Bu çalışma ile motorun nasıl çalıştığı önümüzdeki kısa bir süre içinde açıklayabilecekler. Sadece teorinin son kontrolleri yapılıyor.

Ancak fikir, yeni bir şey değil. Bu kavram, araştırmacı Roger Shawyer tarafından 16 yıl önce ilk kez inanılmaz bir fikir olarak önerilmiştir. 2000 yılından bu yana, Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’ne ait olmak üzere dört bağımsız araştırma tesisinde motorun güç ürettiği ve bir itme oluşturduğu görülmüş olsa bile, bunun nasıl olduğu açıklanamadı. EmDrive, roket yakıtına gerek kalmadan itme için elektrik enerjisini dönüştürüyor. Klasik fiziğe göre bu motor, momentumun korunumu yasasını ihlal ettiği için çalışmamalıdır.

Yasaya göre sisteme etki eden bir dış kuvvet olmadığı sürece, sitemin momentumu korunmaktadır. Momentumun korunumu yasası geleneksel roketlerde kullanılmaktadır.



Ancak, Plymouth Üniversitesi’nden Dr. Mike McCulloch kesin olarak bu imkansız enerjiyi açıkladığını düşünüyor. Onun bu açıklaması yeni Eylemsizlik prensibini temel almaktadır. Teoriye göre hareket ve ivme değişikliklerine büyük nesnelere etki eden sürtünme kuvveti neden olmaktadır.

Eylemsizlik kuvvetinin var olması fikri yüzyıllardır araştırmacıları şaşırtmıştır. Çünkü eylemsizlik kuvveti kaynağı belli olmayan yalancı kuvvetlerdendir.

Dr McCulloch, eylemsizliğin “Unruh radyasyonu” olarak adlandırılan Einstein’ın genel görelilik teorisinin öngördüğü bir etki ile açıklanabileceğini önermektedir. Unruh radyasyonu varsayımına göre ivmeli bir gözlemci Kara cisim radyasyonunu gözleyebilirken, eylemsiz bir gözlemci gözleyememektedir. Diğer bir deyişle eylemli bir referans siteminin arka planı ivmeli hareket nedeniyle ısınır. Bu etki ile vakum içindeki ivmelenmeler sonucu boş uzay, anlık ivme ile orantılı gaz parçacıkları ile dolar.

Dr McCulloch eylemsizliği, ivmelenen bir cisme Unruh radyasyonu tarafından uygulanan basınç olarak tanımlıyor. Kütle büyüdükçe ivmelenme az oluyor, bunun sonucunda Unruh radyasyonunun dalgaboyu büyüyor. Çok çok küçük ivmelerde ise dalgaboyu o kadar büyüyor ki gözlemlenebilir evrene sığmıyor. Bundan dolayıdır ki, enerjinin kuantumlu yapısı gibi, eylemsizlikte kuantumludur ve her değeri alamaz, sadece dalgaboyunun tam katlarına sahip değerleri alabilir fikri bilim adamları tarafından ortaya atılıyor.

Bilim adamları, eylemsizliğin çok küçük ivmelenmelerde sonsuza yaklaşmasını yani gözlenebilir bir değere sahip olmamasını beklerlerken, ölçülebilir bir değere sahip olduğunu gördüler. Aslında böyle bir etkiyi bilim adamları daha önce bir uzay aracının dünya üzerinde alçaktan uçuşu sırasında gözlemlemişlerdi, yani uzay aracı olması gerekenden daha büyük bir hıza sahip olmuştu.

Aslında EmDrive’nın yaptığı şey de bu olabilir. Yani Unruh radyasyonunun izinli dalgaboyunu azaltıyor olabilir.

Dr McCulloch’a göre fotonlar bir eylemsizlik kütlesine sahip olduklarından, eylemsizlik deneyimine sahipler. EmDrive’nın kesik konik biçimli yapısından dolayı, çok az Unruh radyasyonu oluşturuyor.

MİT tarafından hazırlanan bir rapora göre, koni bir ucunda belirli bir büyüklükte, ama diğer küçük ucunda ise sadece küçük bir dalgaboyunda Unruh radyasyonu verir. Fotonların eylemsizlikleri, koni içindeki boyut değişiklikleri nedeniyle fotonların ileri geri sıçramalarına neden olur. Bunun sonucunda momuntumun korunumu gereği bir itme oluştururlar.

Bilim adamlarına göre çalışma prensibi bu şekilde. Dr McCulloch, bu ters itme gücünün etkisinin yapılacak olan NASA deneylerinde gözlemlenebileceğini söyledi.



Bir sonraki adım daha geniş bir ölçekte EmDrive’ı test etmek ve eğer başarılı olursa, sadece dört saat içinde aya hem yolcu hem de ekipman taşıyabilir, ya da sadece on haftada kızıl gezegene seyahat edilebilir. Daha büyük ölçekte düşünülürse, insanları Güneş sistemin dışına taşıyabilir. Örneğin Alfa Centauriye seyahat mevcut teknoloji ile onbin yıllar sürecekken, EmDrive ile bu süre yüz yıla indirilebilir.

Yakıtsız ve İmkansız Uzay Aracı!

NASA’nın yakıtsız manevra roketinin görünmez bir egzozu mu var?

İnsanları 10 haftada Mars’a götürebilecek ve ‘imkânsız’ diye tanımlanabilecek böyle bir motorun çalıştığı gösterildi ama hiç kimse bunun nasıl olduğunu bilmiyor.

EmDrive (Elektromanyetik Sürücü) olarak adlandırılan uzay aracı manevra roketinin, mikro-dalgaları, kapalı bir odanın yakınında sektirerek, itme gücü oluşturduğu ve bunu yalnızca güneş enerjisinden yararlanarak gerçekleştirdiği iddia ediliyor.

Birçok kişi bunun basitçe ‘abartılı’ bir propaganda olup olmadığını tartışıyor çünkü bu açıklama, fizik kanunlarına aykırı gibi görünüyor.

Bir grup bilim insanı ise bu motorun tam olarak nasıl çalışıyor olabileceğine dair yeni teorilerini açıkladılar. Buna göre, yakıtsız ve imkânsız olarak görünmez bir egzozu olabilir.

Belki bu teori, Elektromanyetik Sürücü’nün, insanları 10 haftada Mars’a götürmesini açıklayabilir…

Uzay yolculuklarında itici güç olarak elektromanyetizmin kullanılması 15 yıl önce ortaya atılmış bir fikirdi ve fizik kanunlarına karşı koyduğu için imkânsız olduğu düşünülüyordu.


Ancak bugün, bu gücün kullanılabileceği düşünülüyor ve eğer başarılabilirse uzay yolculuklarında bir devrim yaratabilir. Çünkü bu gücü kullanarak diğer gezegen ve uydulara yapacağımız yolculuklar aşağı yukarı şu kadar vakit alacak:

Ay - 4 saat

Mars - 70 gün

Plüton - 18 ay

Alfa Centauri - 100 yıl (Bugünkü teknolojimiz ile onbinlerce yıl süreceği biliniyor.)

July/August 2009 - #76
Still More News


Chinese Said to Be Working on “Impossible” Space Drive

A controversial British inventor could be on the verge of changing the way we move through space. Roger Shawyer’s ‘Impossible’ space drive, also called the Emdrive (short for electromagnetic drive), has been dismissed by many main­stream scientists; but now Chinese researchers say they have confirmed his theory and are busy building a demon­stration model. If they are right, space travel may become a lot more feasible, and the Chinese could be the new lead­ers in space.



Shawyer is a scientist whose work with radar and communications systems has been previously published. He claims that his drive will convert electrical energy into thrust via microwaves. When New Scientist Magazine pub­lished a story on his drive late last year, a firestorm of criticism ensued. According to Wired.com John Costella, an Australian physicist wrote, “It is well known that Roger Shawyer’s ‘electromagnetic relativity drive’ violates the law of conservation of momentum, making it simply the latest in a long line of ‘perpetuum mobiles’ that have been pro­posed and disproved for centuries. His analysis is rubbish and his ‘drive’ impossible.”

Nevertheless Chinese scientists at Northwestern Polytechnical University (NPU) in Xi’an are undeterred, while early U.S. interest in Shawyer’s Emdrive has apparently not born fruit.

Could history be repeating itself? Robert H. Goddard, the American inventor of the liquid fueled rocket, found lit­tle interest here in his pioneering work which later led to the development of German rocketry which destroyed much of London during the blitz of World War II. After the war, America’s rocket program was built on German tech­nology which had been built on the American Goddard’s discoveries.

EmDrive (Propelantless microwave resonant reactor )

 

Electromagnetic Propulsion


Could NASA’s EM drive defy the laws of physics?


A look at this exciting Star Trek technology and its skeptics

June 13th 2015 | Montana | Christopher Beddow



Photograph by Paramount Pictures


Rumours about the Electromagnetic Propulsion Drive, or EM Drive, have been echoing throughout the internet for several years.

This April, NASA tested this curious piece of technology at the Johnson Space Center, confirming that it was indeed able to produce propulsion in a vacuum.
Rocket engines as we know them have always produced propulsion by venting exhaust, which emerges at a high pressure as a result of combustion and causes an opposite reaction. In other words, whilst exhaust exits in one direction, the engine is propelled in the other.


This is in line with the principle of conservation of momentum; but the results of the EM Drive experiments suggest there may just be an exception to the rule.

Scientific claims

The EM Drive, in theory, converts energy into thrust without emitting any sort of exhaust — bypassing the need for mass to be expelled in one direction in order to propel the rocket in the other.

Ever since its emergence in 2001, under Roger J. Shawyer of the small UK company known as Satellite Propulsion Research, the science behind this technology has been met with skepticism. Yet, in 2010, parallel developments in this area of were undertaken in China, where Professor Juan Yang reported the potential for electromagnetic propulsion to produce thrust in space without requiring combustion.
In early 2014, Dr. Harold White of NASA picked up on similar research and presented the idea at the Joint Propulsion Conference, explaining how propulsion was produced by magnetic fields in what is called a magnetohydrodynamic drive.



Photograph by Satellite Propulsion Research

Until now, no country had tested this technological phenomenon in a vacuum yet, despite it being the very environment in which it was claimed to function. Finally, this April, NASA tested the EM Drive in a vacuum and was able to produce thrust, confirming some of the claims about its potential.


The recent test also nullified some hypotheses which had suggested that thrust came from some minute form of heat convection — wherein a transfer of fluid or gas accompanies a transmission of heat as seen in the emission of fuel exhaust from modern day rockets.
With no stowaway fluids or gases causing accidental propulsion during the experiment, the science behind the EM drive has once again become a topic of debate. The technology appears to function as described, but remains without a clear explanation.

NASA’s EM drive may just be a piece of technology that truly accomplishes the impossible, however small the scale.