Antiparçacıklar her parçacığın karşı parçacığı vardır. (aynı kütle ve
spine sahiptir fakat yükü zıttır).
Herhangi bir parçacık kendi antiparçacığı ile karşılaştığında birbirlerini
yok ederler ve tüm enerjileri foton şeklinde elektromanyetik ışımaya dönüşür.
Örneğin, proton(p) ile antiproton(-p) şu reaksiyonu verirler :
p+(-p) → fotonlar
Aslında yok olmazlar. Enerji yükleri dengede olduğundan kütleleri sıfırlanır ve böylece foton dönüşürler.
Pozitron
Pozitron
İçerik:
Temel parçacık
Ailesi:
Fermiyon
Grubu:
Lepton
Kuşak:
Birinci
Etkileşim:
Kütleçekim, Elektromanyetik, Zayıf
Teori:
Paul Dirac, 1928
Keşif:
Carl D. Anderson, 1932
Sembol:
β+ , e+
Kütle:
9.1093826(16) × 10-31 kg
1/1836.15267261(85) amu
0.510998918(44) MeV/c2
Elektrik yükü:
1.602176462(63) × 10-19 C
Spin:
½
Pozitron, elektronun karşı parçacığı olan artı yüklü leptondur.
Antiparçacık kavramının ilk örneği "pozitrondur". Pozitronun varlığı deneysel
olarak kanıtlanmadan önce bir hipotez olarak ortaya atılmıştı. 1928'de İngiliz
fizikçisi Paul Dirac, Schrödinger denklemini genişletti. Dirac'ın amacı
Schrödinger denkleminin görelilik teorisiyle uyumlu hale getirmekti ama daha
fazlasını elde etti.Dirac'ın denklemi spin kuantum sayısını s=1/2 olarak
veriyordu ve böylece elektron spini öngörülmüş oluyordu.
Dirac denklemi elektrona uygulandığında, yükü +e olan ikinci bir parçacığın da
aynı denklemi sağlayacağı görüldü.Yükü pozitif olarak bilinen tek parçacık
proton olduğundan, Dirac önce yazdığı denklemin protonuda kapsadığını zannetti.
Fakat kısa sürede,+e yüklü bu parçacığın elektronla aynı kütleli ve aynı spinli
olması gerektiği anlaşıldı. Bugün bu parçacığın "pozitron" olduğunu biliyoruz.
(pozitif elektron da denir), 1932 yılında ABD'li fizikçi Carl David Anderson
tarafından kozmik ışınlarla gözlenmiş ve keşfedilmiştir.[1] Pozitron fiziğin,
optik dalına da girer.
Antiprotonun varlığı 1955 yılına kadar kanıtlanamadı.Pozitron gibi,
antiproton da doğal madde yapısında bulunamaz, çünkü hemen yok olur.Bir
antiproton oluşturmak için çok büyük enerji gerekir. Örneğin bir foton
çekirdekle çarpışarak bir proton-antiproton çifti yaratabilir.
MADDE - ANTİMADDE
Madde-Antimadde
Atomaltı parçacıkları ve etkileşimlerini konu alan
parçacık fiziği atomların dolaysıyla varoluşun gizemli
dünyasını bir parça da olsa aralayabilmiştir.
Genel olarak fizik yasaları ve evrenin, yüksek ısılarda
daha simetrik bir hâl aldıkları varsayılır.
Mesela geçmişte evrende madde ve antimaddenin
nicel eş olarak mevcut oldukları kabul edilir.
Her maddenin tıpatıp benzeri fakat ters
elektrik yüklü antimaddesi vardır. + ve – kavramı göreceli
olduğundan gerçek evrenin neresindeyiz?
Tersinime göre antimadde yapı olarak maddenin ters
simetriğidir. Yani anti maddede çekirdek (-) elektron
yerindeki eleman ise (yani pozitron) + olmalıdır.
Gözlenen evrenimizi pozitif olrak tanımlarsak diğer
evren negatiftir. Her iki evrenin müşterek noktası mutlak
sıfır diye tanımladığımız hayali çizgidir. Her iki evrende
karşıt evrenin maddeleri gözlenemez.
Konu hakkında şöyle bir senaryo ileri sürülür.
Günümüzdeki gözlemler antimaddenin gözlemlenebilir
evrenimizde hemen hemen mevcut olmadığını gösterdiği
varsayılır.
Bu durumda maddenin varlığı belirli bir zamanda maddenin
antimaddeye oranla hafif bir fazlalığından oluşmuştur ki
buna maddenin antimaddeye baskın gelmesi
denilir.
Evrenin kademeli oluşumu sırasında madde ve antimadde,
arkalarında oluşan en hafif madde fazlasını bırakarak eşit
niceliklerle yok oldular.
Bu olağan madde baryon denilen
parçacıklardan oluştuğundan, söz konusu madde fazlalığının
oluştuğu evreye baryogenez adı verilir.
Bu evre ya da süreç hakkında çok az şey bilinmektedir.
Örneğin bu olay sırasında oluşan ısı derecelenmesi
Big Bang modellerine göre değişmektedir.
Baryogenezin meydana gelmesi için
gerekli koşullara Rus fizikçi Andréi Sakharov’un
1967’deki çalışmalarından ötürü Sakharov koşulları adı
verilmiştir.
Giderek artan sayıdaki belirtiler, zayıf ve güçlü
elektromanyetik kuvvetlerin tek bir etkileşimin farklı
görünümleri oldukları fikrini vermektedir.
Bu durum, artık genellikle GUT olarak bilinen
Büyük Birleşik Teori kapsamında bulunmaktadır.
Bu etkileşim ya da kuvvetin 1029 derecenin üzerindeki
ısılarda ortaya çıktığı sanılmaktadır.
Şu halde evren muhtemelen GUT teorisinin uygulanma alanı
bulduğu bir evre geçirmiş olmalıdır.
Doğası halen bilinmemekle birlikte bu evre, baryogenezin
ve kuvvetle muhtemelen karanlık maddenin kökeninde yer almış
olmalıydı.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz.
Tersinim madde ve antimaddenin birbirlerini yok
ettikleri, geriye çok az baryonik maddenin kaldığı, evrenin
bu artantı madde ile oluştuğu fikrine katılmaz.
Genişim evresinde madde oluşurken antimadede oluşmuş
olmalıdır.
Anti parçacıklar gerçek parçacıklardır. Parçacık ve onun
anti parçacığı arasındaki temel fark sadece elektrik
yüklerinin ters işaretli olmasıdır.
Genelde bir anti parçacığın adı parçacığın önüne anti
kelimesi gelmesi ile yazılır.
Örneğin protonun anti parçacığı anti protondur.
Elektronun anti parçacığı ise pozitrondur.
Eğer maddenin gözlenen enerji özelliği çekim gücü ise
anti maddenin bu gücün tam tersi olan itim gücüne sahip
olması gerektiği rahatlıkla düşünülebilir.
Bu iki güç tam bir denge içinde olmalı, son derece sağlam
bir yapı oluşturmalıdır. Bu da genişim sürecini
(maddeleşip kütle kazanılmasını) kanıtlar. Çünkü
çekim ya da itim gücü atom içi parçacıkların düzenli ve
sistemli yapılanmalarının sonucudur. Yani sadece maddeye ve
antimaddeye özeldir.
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
Antiparçacık
Antimadde
Antiparçacıklar her parçacığın karşı parçacığı vardır. (aynı kütle ve spine sahiptir fakat yükü zıttır).
Herhangi bir parçacık kendi antiparçacığı ile karşılaştığında birbirlerini yok ederler ve tüm enerjileri foton şeklinde elektromanyetik ışımaya dönüşür. Örneğin, proton(p) ile antiproton(-p) şu reaksiyonu verirler :
p+(-p) → fotonlar
Aslında yok olmazlar. Enerji yükleri dengede olduğundan kütleleri sıfırlanır ve böylece foton dönüşürler.
Pozitron
1/1836.15267261(85) amu
0.510998918(44) MeV/c2
Pozitron, elektronun karşı parçacığı olan artı yüklü leptondur.
Antiparçacık kavramının ilk örneği "pozitrondur". Pozitronun varlığı deneysel olarak kanıtlanmadan önce bir hipotez olarak ortaya atılmıştı. 1928'de İngiliz fizikçisi Paul Dirac, Schrödinger denklemini genişletti. Dirac'ın amacı Schrödinger denkleminin görelilik teorisiyle uyumlu hale getirmekti ama daha fazlasını elde etti.Dirac'ın denklemi spin kuantum sayısını s=1/2 olarak veriyordu ve böylece elektron spini öngörülmüş oluyordu.
Dirac denklemi elektrona uygulandığında, yükü +e olan ikinci bir parçacığın da aynı denklemi sağlayacağı görüldü.Yükü pozitif olarak bilinen tek parçacık proton olduğundan, Dirac önce yazdığı denklemin protonuda kapsadığını zannetti. Fakat kısa sürede,+e yüklü bu parçacığın elektronla aynı kütleli ve aynı spinli olması gerektiği anlaşıldı. Bugün bu parçacığın "pozitron" olduğunu biliyoruz. (pozitif elektron da denir), 1932 yılında ABD'li fizikçi Carl David Anderson tarafından kozmik ışınlarla gözlenmiş ve keşfedilmiştir.[1] Pozitron fiziğin, optik dalına da girer.
Kaynakça
Antiproton
Antiprotonun varlığı 1955 yılına kadar kanıtlanamadı.Pozitron gibi, antiproton da doğal madde yapısında bulunamaz, çünkü hemen yok olur.Bir antiproton oluşturmak için çok büyük enerji gerekir. Örneğin bir foton çekirdekle çarpışarak bir proton-antiproton çifti yaratabilir.
MADDE - ANTİMADDE
Madde-Antimadde
Atomaltı parçacıkları ve etkileşimlerini konu alan parçacık fiziği atomların dolaysıyla varoluşun gizemli dünyasını bir parça da olsa aralayabilmiştir.
Genel olarak fizik yasaları ve evrenin, yüksek ısılarda daha simetrik bir hâl aldıkları varsayılır.
Mesela geçmişte evrende madde ve antimaddenin nicel eş olarak mevcut oldukları kabul edilir.
Her maddenin tıpatıp benzeri fakat ters elektrik yüklü antimaddesi vardır. + ve – kavramı göreceli olduğundan gerçek evrenin neresindeyiz?
Tersinime göre antimadde yapı olarak maddenin ters simetriğidir. Yani anti maddede çekirdek (-) elektron yerindeki eleman ise (yani pozitron) + olmalıdır.
Gözlenen evrenimizi pozitif olrak tanımlarsak diğer evren negatiftir. Her iki evrenin müşterek noktası mutlak sıfır diye tanımladığımız hayali çizgidir. Her iki evrende karşıt evrenin maddeleri gözlenemez.
Konu hakkında şöyle bir senaryo ileri sürülür.
Günümüzdeki gözlemler antimaddenin gözlemlenebilir evrenimizde hemen hemen mevcut olmadığını gösterdiği varsayılır.
Bu durumda maddenin varlığı belirli bir zamanda maddenin antimaddeye oranla hafif bir fazlalığından oluşmuştur ki buna maddenin antimaddeye baskın gelmesi denilir.
Evrenin kademeli oluşumu sırasında madde ve antimadde, arkalarında oluşan en hafif madde fazlasını bırakarak eşit niceliklerle yok oldular.
Bu olağan madde baryon denilen parçacıklardan oluştuğundan, söz konusu madde fazlalığının oluştuğu evreye baryogenez adı verilir.
Bu evre ya da süreç hakkında çok az şey bilinmektedir. Örneğin bu olay sırasında oluşan ısı derecelenmesi Big Bang modellerine göre değişmektedir.
Baryogenezin meydana gelmesi için gerekli koşullara Rus fizikçi Andréi Sakharov’un 1967’deki çalışmalarından ötürü Sakharov koşulları adı verilmiştir.
Giderek artan sayıdaki belirtiler, zayıf ve güçlü elektromanyetik kuvvetlerin tek bir etkileşimin farklı görünümleri oldukları fikrini vermektedir.
Bu durum, artık genellikle GUT olarak bilinen Büyük Birleşik Teori kapsamında bulunmaktadır.
Bu etkileşim ya da kuvvetin 1029 derecenin üzerindeki ısılarda ortaya çıktığı sanılmaktadır.
Şu halde evren muhtemelen GUT teorisinin uygulanma alanı bulduğu bir evre geçirmiş olmalıdır.
Doğası halen bilinmemekle birlikte bu evre, baryogenezin ve kuvvetle muhtemelen karanlık maddenin kökeninde yer almış olmalıydı.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz.
Tersinim madde ve antimaddenin birbirlerini yok ettikleri, geriye çok az baryonik maddenin kaldığı, evrenin bu artantı madde ile oluştuğu fikrine katılmaz.
Genişim evresinde madde oluşurken antimadede oluşmuş olmalıdır.
Anti parçacıklar gerçek parçacıklardır. Parçacık ve onun anti parçacığı arasındaki temel fark sadece elektrik yüklerinin ters işaretli olmasıdır.
Genelde bir anti parçacığın adı parçacığın önüne anti kelimesi gelmesi ile yazılır.
Örneğin protonun anti parçacığı anti protondur. Elektronun anti parçacığı ise pozitrondur.
Eğer maddenin gözlenen enerji özelliği çekim gücü ise anti maddenin bu gücün tam tersi olan itim gücüne sahip olması gerektiği rahatlıkla düşünülebilir.
Bu iki güç tam bir denge içinde olmalı, son derece sağlam bir yapı oluşturmalıdır. Bu da genişim sürecini (maddeleşip kütle kazanılmasını) kanıtlar. Çünkü çekim ya da itim gücü atom içi parçacıkların düzenli ve sistemli yapılanmalarının sonucudur. Yani sadece maddeye ve antimaddeye özeldir.
See also
Ekstra Linkler
Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir.
© 1998 Cetin BAL - GSM: +90 05366063183 - Turkiye / Denizli